5.1.12

Selimiye

 
     Bir zaman. Eski çok. Bir var ve bir yok hafızada. Yüzü usulca ısıtırken doğmakta olan güneş, aniden kucaklayan kollardan kurtulamayacak kadar küçük bir kız. Tutunamadan güvertedeki direklerin hiçbirine denizde buluyor kendini. Kahkahalar atarak tükürüyor ağzına burnuna dolan tuzlu suyu. Ve bir de yanına atılan gözlüğü, şnorkeli, paleti yakalamanın heyecanı ellerinde. Kızarıveren gözlerini ovuştururken temizlenmiş oluyor çapaklarını.
Hemen sonra bambaşka bir dünya. Bambaşka bir huzur. Gülümseyerek selamlıyor yanından geçen balık sürülerini. Hemen de unutuvermiş kim olduğunu, nerede olduğunu belki de balık sanıyor kendini. Hatta belki minik bir denizkızı rolü biçmiş kendine, ilham alıp okuduğu renkli masallardan. Hiç kızgın değil sakin uykusunu sonlandıran babasına. Elinde içi kıpır kıpır bir kirtil ve dimdik başı hızla yükseliyor nefes almaya. Bir çift mavi göz takip ediyor kızdan önce haberini taşıyan baloncukları su yüzüne. Gülümseyerek alıyor kirtili. İçi kıpır kıpır. küçük kız hala rolünü oynuyor ve geri dalıyor denize. Öyle saf, öyle temiz bir mutluluk.
     Bir şehir. Bir ev. Uzakta. Kilometrelerce uzakta o maviden. Bir kadın. Ellerine bakıyor. Elleri ne zaman bu kadar büyüdü? Kapatıyor gözlerini ve o tekneyi, o denizi, o babayı hatırlamaya çalışıyor. kopuk kopuk görüntüler. Nefes alıp verişi bile yankı yaparken duvarda hayal ediyor sadece o "en" dolu gülümseten yeri. En huzur bulduğu, en sevdiği, en özlediği...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder