1.6.14

Daha Çirkin Bir Yer

Eski bir badana fırçasını, artıp kurumuş boyalara iyice batırıp aynadaki aksini boyamak kadar kolay olsaydı yok olmak. Dünya daha çirkin bir yer olurdu.  Yok olmak istemek acımak biraz da sızlamak dayanamamak. Vicdan sanki pişmanlık gibi. Yok olsaydım eğer farketmediniz ama dünya daha çirkin bir yer olurdu.  Ben yok olsaydım eğer mayanın kaprisini kimse çekmez,  kimse evinde böyle çılgın bir köpeği istemez, maya sokakta kendi boyuna bakmadan ağır abi bir çomara atarlanır muhtemelen hızla parçalandı.  Yok olmak bu denli kolay olsaydı o gür kirpikli adam gecenin bir yarısı yine şapşal mesajlar alırdı ama annem almazdı muhtemelen.  Yok olmak bunca kolay olsaydı, yokluğundan kimsenin şikayetçi olmadığı dünyada her gece o mavi gözlü adamla konuşan olmazdı. Ve aynı zamanda her gece kendine küfrederek pişmanlıklarıyla uyuyan, okuduğu haberlere ağlayan, elinden bir şey gelmediği için kahrolan, elinden gelebilecek şeylere de götü yemediği kendine bir küfür daha sallayan, daha fazla acımamak için insanlardan kaçan, şapşallık seviyesiyle gurur duyan insanların sayısında birer azalma olacak. Ve siz yine farketmeyeceksiniz.  Ahtapot gözleri toplayan birisi olmamaya devam edecek belki de ama en güzel deniz kabuklarını toplarken kulaklarını patlatanlar da olmayacak. Farkedilmeyecek belki ama dünya daha çirkin bir yer olacak.

14.5.14

Balık

Gerçekten bir ezgiyim belki bir evrende, bir umutta, bir hayalde.. Kimseciklerin bilmediği, en güzel senin mırıldandığın, yalnız senin mırıldandığın.. Aklına geliyorum mesala şapşal bir kuş görünce mırıldanıveriyorsun sonra ben gerçek ezgi, gerçek rüzgar, gerçek bir umut oluyorum. Falan. İhtimallerimizin tükenmediğini nasıl göremezsin. Binlerce evrende, binlerce gelecekte, tüm hayallerimde biz "biz"ken neden sen orada kırgın bana ben burada kırgın bana? Ve bir evrende sen gerçekten balıksın. Mavi-gri gülümseyen bir balık. Gözlerimi açıyorum hiç yanmadan mavinin birkaç kat dibinde. En sevdiğim balık en çocuk olduğum yer. Sen gerçek bir balıkken ve ben gerçek biz ezgiyken nasıl kopabiliriz ki bayım. Hangi evrende kopabiliriz.  Hangi evrende sen vazgeçersin bu ezgiden, hangi evrende ben vazgeçerim balığımdan?

9.5.14

Ben de


kullanma ve kullanılma isteği doğuruyor, bu doğurganlar
ölü bir filozofun kemiklerini sızlata sızlata bir hal oldunuz kızlar, platonikler
olanaksızlığın çekim gücü bu kadar mı baş döndöndürücü

sizi daha çok sevebilirdim benim sevdiklerimi sevmeseydiniz
o güzel , küçük elleriniz, ah kızlar
ne işi var şimdi sevdiğim adamın omzunda, o elleriniz, çekip öpüyorsunuz
iyi halt ediyorsunuz

bardakların boş tarafına bakıyoruz, oysa kimse dolduramıyor, içimizi
sizi anlıyorum
şömine kömürleri kokmakta, romantik
beste-kerhane makamından şarkılar çalmakta, dinliyorum…

yalnızlığı sevmeyen adamdan uzak duracaksın
yalnızlığı seven adamdan daha da uzak
(abla tavsiyesi)
o uyurken sen sayacaksın kemiklerini, çizgilerini
düşüneceksin, ne kadar işe yaramasa da düşünmek
düşlemekse, ne yarar gülüm?
(ama falcıya git, bu yasak değil)

yüzük mü? haha güldürme beni
huzur mu? şimdi daha çok gülüyorum
anlam mı? bak orada durdu kahkaham
başladın öğrenmeye…

hem esrarengiz, hem de güvenli mi?
hangi dünyada yaşıyorsun, kızdırma beni
eski solmuş bu kalabalığa yenilmeyin, onlar çoktan kaybetti.

sen masumsun istediğin adamım kadar
ve o adam adinin teki en az senin kadar
aldatılanlar var bu hikayede acımasızca
aldatanlar da aldatıldı en yakınlarınca…

aynı mahallenin kızlarıyız, kim kimi kandırabilir?

gözlerinde görüyorum sevdiğim adamı, (gözler kalbin aynasıdır)
ben burada hiç güveysinden hallice…

tuhaf kokulu ormanlarda tını avcılığı, ah gerçek aşkım
aslında uğraşamam bunlarla, benim avım gücüm var
yanıbaşımdaki bu suyu akan ağızlar, çürütmeyin yeşili.

kalın teller titriyor, tokmaklar derilere vuruluyor, her gece
bu duo’lar dönüşüyor kuartetlere
bu kadar birleşim, kim kiminle, neden, yeter
fonda hep erykah, massive attack ve me’sell
o büyük kulaklarıyla sağır olur işallah bazı kızlar, dua
( kiminle uyuduysam olmadı, onu gördüm rüyamda )

sevdiğim adamla yudumlarken içkilerinizi
keyifli misiniz, olmuş, olan ve olacaklardan ötürü?
geliyorum bak, çok pis ve gürültülü

‘ceylan abla, ne olur yapma’lar için artık çok geç
baş parmaklarınızı uzatın, şu kör makası da
yapamaz mıyım? ( hafife alma, aşk vurur insana )
bir gün gelirse hikayenin sonu, pişman olacağım tek kararsızlığım bu…
peki yapmayacağım.
onlar su gibi içerler içkilerini
siz su ile içersiniz bebeğinizin zehrini
hizmet eder tutkunuza, katilliğinizin duygusu
yanlış olması kadar, yasak, gizli, acı ve muhteşem, üstelik korkunçtur
içinde öldürdüklerin bazen aşk bazen bir çocuktur
bebeğin bacaklarından sızar
hangi adam, hangi an bunu telafide?
ah bu fedakarlıklarınız, kokuşuyor etrafta keskin
akışırken köpüren ağızlarınızı siliyorum
anne olamayacak kadar çocuksunuz, sizi seviyorum

*yoo, hiç kıskanmıyorum
(ben sadece tomris uyar’ı kıskanırım)
dilimin ucundaki en çıplak gerçeği söylemeye utanmıyorum
aklının bir yön var ya önünde kızım
tam benim yanımda duran bu adam, senin anti-istikametinde, hah tam orası
sakın bakma!
Ceylan Ertem.

6.5.14

Hıdırellez

   Turgut Uyar demiş ki; toprak, sevdiklerimizi aldığı için mi böyle güzel kokar? Sonra bir gün birisi de mezarlıklardan korkuyorsa insan henüz sevdiği birini kaybetmemiştir demiş.
   Yağmur yağıyordu, yanındaydık yine tüm aile. Toprak güzel kokuyor, yağmur güzel kokuyor, sen güzel güzel dinliyordun beni. En sevdiğin çiçekten getirdim. Karanfillerle dua ediyorum artık. Etrafındaki otları seviyorum. Sen gibi. Senden doğanlar.  Gülümsedim ağlarken. Öyle güzeldi ki çiçeklerin, ağaçların, kokun.. Yanında kalayım istedim.  Bu sefer ısrar etmedim üzülmesinler diye oysa anlasalar derdimi ah bir anlasalar üzülmezler ki.
   Bugün hıdırellez ya hani yıllar önce yaptığım gibi resim yaptım yine dileklerimi çizdim bahçedeki gülün dibine koydum. Görsen yine çok dalga geçersin. Ekin de yaptı aynısını. Çocuk işte bir de ekini biliyorsun obur. Sen gittin gideli iyice oburlaştı. Her neyse sıpa burger king çizmiş gözüm kaydı gülümsedim. Gömdükten sonra dedim ki sabah kalkınca bir bakmışız bir burger menü duruyor orada tam gülecekken bir de babam dedi. Bir de babam çıkmış gelmiş. Yüzüm dondu. Ama ben korkarım bir an dedim, ben sevinirim dedi. Ekin ilk defa senden konuştu baba. Şimdi gerçekten ağlıyorum gülümseyemeden..

15.3.14

Kanım Daha Kırmızı Akıyor

Kanım daha kırmızı akıyor şimdi. Çırılçıplak ve havada uzanıyorum. O sihirbazın yoktan var ettiği, kaybedip bulduğu ve ayaklarını yerden kestiği kadınım ben. Havaya sırtüstü çırçıplak uzanmışım. İkiye ayırsa bedenimi ölmem yalnız o birleştirir beni. Kanım daha kırmızı akıyor saçlarım daha kırmızı ve dökülüyor aşağı. Kanım daha kırmızı akıyor, doğanın sesi daha güzel, rüzgar belimi kavrıyor ve yapraklar değiyor boynuma. Abra kadabra demiyor sihirbaz iki dize dökülüyor dudaklarından, içim titriyor yükseliyorum. Kanım daha kırmızı akıyor ve gözlerim inadına açık. Kıvranıyorum ve gözlerim inadına açık. Hiçbir tanrıya inanamam kendi içimde böyle doğduktan sonra, kendime böylesine inandıktan sonra. Ve tanrılar affetmeli kendini. Affedip insana dönmeli yüzünü. Affedip kırmızı olmalı. Daha kırmızı akmalı kanları. Kanım daha kırmızı akıyor. Parmak uçlarımda uyanan doğa sihirbaza dokunuyor, gülücük kokuyor dudaklarım, çam sakızı gülücükler.

10.1.14

Sınır

    Tahammül edemiyorsam artık varlıklarına ve sığlıklarına uzaklasma vaktim gelmiş olmalı ya da prozac.
    Aslında 'geçme nadan kapısından o hanede dost bulunmaz. '

6.1.14

2014 Ve Ben

Bir adam tanıyorum. Yıllar önce yılbaşı dedikleri günde açmış gözlerini ve tüm dünya, neredeyse tüm dünya 2013e hoşgeldin derken usulca terketmiş dünyayı. Masmavi gözleri olan bir adam, pırıl pırıl bakan, en çok da bana bakarken gözleri parlayan adam, beni herkesten çok seven ve herkesten çok sevdiğim adam. En çok kızdığım, en iyi anladığım, en çok özlediğim, en uzağa kaçtığım, beni ben yapan. Sesini, huylarını, konuşmasını, inceliğini, kabalığını, tüm karakterini bir bir bana işleyen adam. 1 yıl oldu. 1 yıl. Kimsecikler yokluğunda yarım kalmadı.  Tüm dünya neredeyse tüm dünya 1. Yıldönümü eğlenerek geçirdi. Herkes hayatına devam ediyor baba. Bir ben mi böyle yarım kaldım? Seni anlıyorum, düzeni anlıyorum, her şey olması gerektiği gibiydi. İnsanlar doğdu yaşadı ve öldü. Ölenle ölünmedi. Ölmeye çalıştı belki de ölemedi. Mezarın, çiçeklerin, toprağın, fotoğrafların ve deniz ve ben. Sana ulaşmak için dokunuyorum bunlara. Sen şimdi dünyaya karıştın ya dünyaya dokunuyorum hissedebilmek için. Bazen öylesine ihtiyaç duyuyorum ki sana kaşlarım ağırlaşıyo, burnum sızlıyo. Öyle ağır sızlıyo ki nefes alamıyorum. Alışamıyorum.

2014 ve ben

2014 için kendimden beklediklerim listesinin başına kimsenin beni yargılamasına izin vermeyeceğimi yazdım. Bir insan niçin yargılanmaktan bunca korkar? Herkesin seveceği sevdiği insan olmak niçin bu kadar önemli? Mümkün olmayan bir şey için ne bu çaba? Karakterimde sivrilen huylarım var ve siz bunlardan hoşlanmıyorsunuz diye onları gizleyemem. Onlardan nefret etmeyi ise bir daha asla düşünmem. Ben kendim için benim. Ben istemedikçe kimse buna karışamaz! Hah! Nasıl dolmuşum be.

11.6.13

Elim varmiyor kaleme kagida. Tikaniyor cumlelerim. Yazmak istedigimden en cok, tikaniyorum.

20.2.13

Mızmız!

Sevgilerini geri isteyen mızmız bir velet.
Saçma sapan bir oyunda verilen sınırlı beş can gibi sınırlı sevgiyle mi doğuyoruz yoksa?
İlkokulda o kızla küstüğümde niçin o kadar çok ağlamıştım? Niçin o kadar çok sevmiştim onu? Şimdi umrumda bile değil. Sonra o balığı, o terlikleri, en çok da saçlarımı? Bak kısacık şimdi. Sorun yok ve de. Tırnağım kırıldığında bile çok üzülmüştüm. Onu da mı seviyordum. O kadar çok şeye saçmasapan bağlanmış ve sevmişiz ki.. Hepimiz.
Mesaj paketleri yokken henüz. Kelimelerimizi kırpardık geri dönüp. Kontörümüz bitmesin diye. Şimdi geri dönüp sevgilerimden kırpsam biraz? Sevgim bitmesin diye. Olmaz mı? Ama kendime kalmadı şimdi hiç!

*http://www.youtube.com/watch?v=embab11cHIQ   gibi...

4.11.12

ancak

yeşil ve mavi. kesiştikleri kahverengide yummuş yüzünü rengarenk havluya. güneş kulakları uğuldatan sarı turuncu bir güneş. terletmeden yakan. kavrulmuşluk sırtında, omuzlarında. ve müzik içinde dönen kulaktan öte. yarı hayal yarı rüya resimler yarı uyanık yarı uyuyan göz kapaklarında.
huzur
yaşamaktan çok ölüme yakışır
ve yaşamaktan çok ölüme yakışır sevmek
ve yaşamaktan çok ölüme yakışır özlemek
kimseye bir cennet sunamamak bir daha
ve kimsede cenneti bulamamak
ölüme yakışır cennet
ve artık yalnız kaleme yakışır eller
uykuya yakışır rüyalar
ancak
uykuya yapışır kabuslar


12.10.12

vay be!

Televizyonun diktatör dediğine diktatör, terörist dediğine terörist, hain dediğine hain, şehit dediğine şehit, şerefsiz dediğine şerefsiz, kahraman dediğine kahraman diyen uydu alıcıları sizi.. 
Spikerin dudak uçlarında yaşayan; okumaktan, sorgulamaktan, araştırmaktan nefret eden üniversite mezunları sizi.. Hiç okumayın, sorgulamayın, araştırmayın, incelemeyin.. 
Sadece kumandanin tuşuna basıp ezberleyin.. Televizyonda yemek yiyenlerin görüntüleriyle beslenip, öpüşenlerin sevdasıyla tatmin olup, askere gidenlerin kanlı elbisesiyle cesur olun.. 
Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığınız birini alçak ilan edin, yine dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığınız birini kahraman. Yalnız dua edin elektrikler gitmesin !
— Emrah Serbes

14.6.12

Moriko artık benimle "gülücük"


uzunca bir göçebeliğin ardından dizimin dibinde yine şapşalım
yan komşunun taşınmasıyla bana da derhal daireyi boşaltma emri verilince
dedim ne kaybederim 
suyumu bile kestiniz ya son iki günümde de olsa bu kuş bu evde bağıracak!
o kadar!
hem zaten artık yeni evimiz de var gider orada bağırırız
değil mi kızıııım?
bak hala konuşmuyo :/
çok küsmüş çooook

uğursuz böcekler olduk


ölmüş uğur böcekleri var pencere pervazımda
öyle canlı değil renkleri
solmuş.
sırf ölmekten değil belki de çok kaldığından cesedi güneş altında
içi de boş muhakkak
kuru
hafif tüyden çok

nasıl böyle kanıksayabildik ölümleri?
kaldırım kenarında ezilmiş kedi
otobüs penceresinde bir an görünen köpek ölüsü
kocasının onlarca bıçak darbesiyle öldürülen kadın 
sokakta soğuktan donan evsiz
hatayla vurulan çocuklar
ne zaman sıradan oldular?

ne çok durdular gözümüzün önünde
sırf görmek zor gelmediğinden artık 
ya da
çok daha kolay olduğundan ah-vah demek
çözümler üretmenin yanında 
tepkisiz kalmayı öğrendik

ya da belki
evet evet sırf bu yüzden
sırf insanlığımızı sıyırıp attığımız için bedenimizden
çıplak kalmamak için betonların arasında
sırf bu yüzden 
dokunuyorlar en içimize de 
hissedemiyoruz
hissedemiyorsunuz.

biz artık solmuş ve uğursuz böcekler olduk.


fonda da bu çalsın e mi

tipitip not: bunları saatlerce tartışarak aylarca düşünmemi sağlayan balığın kulağına bir öpücük.

Ötme bülbül ötme - Senem Diyici

ama ama güzel olmuş be yahu

Haasunay